İstanbul'da alternatif, avangart, yeni, yarı profesyonel, amatör ya da bilip sevdiğim grupların işleri olan bir dolu oyunun peşindeyim 10 kusur yıldır. Bir kısmıyla gazeteci olarak oyunları üzerine söyleşmişliğim var. Kimisi zaten çeşitli amatör tiyatro çevrelerinden tanışım. Bir tiyatro blogu açmak için malzemeler mevcuttu, gidip izlediklerimi, oyunlar alemine dair kulağıma gelenleri yazayım bari dedim... Artık her pazartesi radikal hayat'ta yayımlanan 'bahar noktası' yazıları da burada...
27 Kasım 2010 Cumartesi
Sahnede mahalleli var, kulak ver!
Efendim pek sevdiğim bir gruptur kendileri, geçenlerde 10'uncu senei devriyeleriydi. Tiyatro TEM olur isimleri... Hakiki Gala'dan yola çıkarak grubu anlatan yazım gazetede yayımlandıktan sonra buraya da konacak. Ama önce yeni oyunları 'Beraber ve Solo Şarkılar' için minik bir duyuru gelsin...
Sahnede mahalleli var, kulak ver!
Memleketin en özgün tiyatro gruplarından olduklarına şüphem yok. Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş'ın, ara ara katılan destek kuvvetlerle 'kalabalıklaşan' ama özünde 'iki kişilik dev kadrodan' oluşan grubu Tiyatro TEM'den dumanı üstünde yeni oyun: 'Beraber ve Solo Şarkılar.' Oyunlarında kukla, gölge, anlatı tiyatrosu örneklerini nefis bir şekilde icra eden ikili, bu kez gözlerini kentleri sarıp sarmalayan 'dönüşüm projelerine' dikmiş. Ayşe Bayramoğlu'nun kaleme aldığı oyunda Selen, Aktaş ve Nihal Geyran Koldaş'ı izleyeceğiz. Birileri, yaşadığımız alanlarda seri bir 'yık-kov-yeniden yap' faaliyeti yürütürken, sahnede mahallellerini kaybeden insanları ve onların belleklerinden süzülenleri, şarkılar eşliğinde dinlemek bir nebze iyi gelecektir belki... Ya da suçluluk duygusu... Muhakkak izlensin, herkes kendi karar versin derim.
İlk oyun 3 Aralık Cuma, 20.30 Kumbaracı50, Beyoğlu. Biletler gişede ve Biletix'te
22 Kasım 2010 Pazartesi
Tiyatro Oyunevi'nin Son Bir Kez'i...
oyundan sonra'nin ilk yazısı,
sezonun sıkı oyunlarından olduğunu düşündüğüm
Son Bir Kez için gelsin.
Tiyatro Oyunevi'nin Son Bir Kez'ini geçtiğimiz haziranda, Tiyatro Festivali kapsamında Üsküdar'da izlemiştim. Etkileyici yedi edebi metin, yedi oyuncunun şahane performanslarıyla sahneye konulmuş. Oyunun ertesinde ekip ve seyirciler yarım saatten biraz uzun süren bir söyleşi yapmış, böylece Mahir Günşıray ve oyuncu-yönetmen grubundan Son Bir Kez'in pişme öyküsünü de dinlemiştik.
Ben iflah olmaz bir Tiyatro Oyunevi severiyim. Her yeni oyunlarıyla heyecan yapıp, mümkün olduğunca çabuk gidip görmek istiyorum sahnede olup biteni. Ta üniversite yıllarıydı, Tarlabaşı'ndaki yerlerinde (artık orası yok ne yazık ki) gidip de 'Unutmak'ı izlemiş, yine oyun sonrası söyleşiye katılmıştık. Sonra Tol, Ay Aşk Ölüm, Leonce ile Lena, Beklerken...
Ekip 'Son Bir Kez'i, şu ara Cihangir'deki Sahne'de sergiliyor. Aşağıda Radikal Liste için yazdığım minik oyun eleştirisi var. Bahsi geçen yedi ayrı öykü sahnede birbirlerini makaslayarak - ama hiç temas etmeden - akarken, en çok babası için türlü ölüm senaryoları yazan genç kadına (Nalan Kuruçim'in karakteri) sıra gelsin diye heyecanlanmıştım. Metin, Beliz Güçbilmez'in. Şamil Yılmaz'ın bir tecavüzü anlatan ve kadının hislerine tercüman olan metni de Neslihan Demirel'in benzersiz yorumuyla tüylerimi ürpertmişti. Tüm öykülerin ardından, sahneye son anda dalıverip bir de sigara yakan şehirli genç 'bayanın' da seyircinin üzerine basan kasvetle dalga geçer bir hali var. Az önce izlediğimiz öykücükleri işaret edip, "Yerle gök arasında neler neler oluyor bak, seninki de dert mi bacım?" diyesi geliyor insanın, hayatı hakkında büyük büyük kararlar alan (Son sigarasını yakıp, sonra da bu meredi bırakmak gibi...) bu metropol kadınına. Ama korkarım o kadın aslında biziz... Ümit Kıvanç'ın bu 'hafifmeşrep' metniyle sonlanıyor, Son Bir Kez. İzlemek lazım. Geçtiğimiz haftalarda yazdığım minik metin şöyle idi:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)