19 Aralık 2010 Pazar

Bu kafa başka kafa...: Hoop gitti kafa

Berkun Oya'nın kurduğu tiyatro topluluğu Krek'ten herhangi bir oyun izleyememiştim bir türlü. Ha gittim, ha gideceğim derken oyunlarına ('Bayrak', 'Bomba', 'Hoop Gitti Kafa') geçenlerde en yenisi geldi: 'Güzel Şeyler Bizim Tarafta'. Bir Krek ve Berkun Oya haberi yapmak farz oldu. Ama en sonuncusunu izleyip üzerine konuşmadan önce eksikleri kapatmak gerekti. Önceki akşam Krek'in santralistanbul'da açtığı yeni mekânında 'Hoop Gitti Kafa'yı izleyerek oyunlarından birini çentiklemiş oldum.

Önce minik ama önemli bir eleştiri. Ben gazeteci sıfatıyla davetli olarak gittim oyuna ama bilet fiyatının 40 TL (öğrenci 25 TL imiş) olduğunu öğrenince, derin bir nefes aldım! Nasıl yani? Bu tiyatro biletlerinin fiyatları meselesine kafayı takmış durumdayım. Neye göre belirleniyor yani bu fiyatlar? Ve nasıl oluyor da sürekli sürekli yukarı çıkmakta? Oyunun uzunluğu belki içerikte önemli bir kriter değil ama yarım saatlik bir oyuna 40 TL fiyat biçmek de neyin nesi? Bu oyunu (ve Krek'in diğer işlerini) görmek isteyip de cebinde 40 TL'si olmayan bir genç tiyatro meraklısı ne yapsın? Bilemedim...

Oyunu (cebinizde 40 TL'niz varsa ve santralistanbul'a gitmekten üşenmezsiniz, ki üşenmeyin gidin. Taksim, AKM'den sık aralıklarla ücretsiz servis kalkıyor, dönüşü de aynı şekilde yapmak mümkün. Dahası insan kendini iyi hissediyor santral kampüste) rahatlıkla öneririm. Oya'nın yazdığı oyun geçtiğimiz İstanbul Tiyatro Festivali için hazırlanmıştı. Bartu Küçükçağlayan ve Onur Ünsal var sahnede. Bol enerjili, hareketli, sıkmayan ve takdir edilesi bir Bartu Küçükçağlayan performansı izleyeceksiniz giderseniz. Muhtemel ki oyuna dair en çok aklınızda kalan da Bartu'nun performansı olacak. Zira ortada bir metin olduğunu söyleyemem. Fikir gayet zekice ama tiyatrodan az çok anlayan herkes, izlediğinin esasında bir eğitim çalışması ürünü olduğunu fark edecektir. Şöyle ki, Bartu'nun canlandırdığı 20'li yaşlardaki günümüz genci, müziğin ve cigaranın başrolde olduğu evinde, üstünden dökülen eşofmanı ve tişörtüyle, saçı sakalı birbirine karışş halde 'takılmakta', bangır bangır müzik dinleyip eski koltuğunun üstünde bir güzel tepinmektedir. Yakın arkadaşı olduğunu anlayacağımız bir başka günümüz genci (Onur Ünsal) yüksek sesli müzikten ve Bartu'nun kendinden geçmiş haldeki tepinmelerinden bir türlü fırsat bulup, vermesi gereken acı haberi ("Abi, baban öldü") verememektedir. Sonrası yarım saatlik enerjisi son derece yüksek bir didişme... Bartu'nun verdiği tepkiler, vücudunu ve sesini türlü hallere sokarak 'acı haberi' ısrarla almaması, kabullenmemesi, reddetmesi, Onur Ünsal'ın da şaşkınlık içinde debelenerek arkadaşını babasının cenaze merasimine yetiştirmeye çalışması... Nasıl bir çalışma yürüttüklerini bilmiyorum ama yüksek oranda doğaçlamaya dayalı bir sürecin ürünü olduğunu tahmin etmek de zor değil. İzlemesi kesinlikle zevkli, dahası oyuncular da epey eğlenmiş, oynarken de çok eğleniyorlar.

Neticede bir performans izliyor seyirci. Ölüm/babanın kaybı üzerine derinlikli bir tahlil falan yok. Zaten hakikatten ortada bir metin yok. Ama yine de 'ölüm haberi verme anı', bir tiyatro çalışması yapmak için iyi fikir.

Oyunu bir camın arkasından izledik. Krek'in yeni sahnesindeki tüm oyunlar bu şekilde sahnelenecek anladığım kadarıyla. Sahne bir camla örtülü, oyuncular camın arkasında kalıyor. Seyirciler de kendilerine dağıtılan kulaklıklar vasıtasıyla dinliyorlar.Neden böyle bir şey tercih ettiğini Berkun Oya'ya söyleşide soracağım artık. Ama iyi bir deneme, 'cam arkası tiyatro'.

Sırada 'Bomba' ve 'Güzel Şeyler Bizim Tarafta' var...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder