18 Mart 2011 Cuma

Bu aşıklar vuslata eremiyor!

 Ve Diğer Şeyler'den, Yüzyılın Aşkı

Geride bıraktığımız yıllar içinde yaşamış insanların aşkı, kendi dönemlerini nasıl yaşadığını sahnede görmek... İlk anda kulağa çarpıcı geliyor, merak uyandırıcı. Ve Diğer Şeyler Topluluğu'nun yeni oyunu 'Yüzyılın Aşkı'na içimde uyanan bu merakla gittim. Hayır, tanıtımlarda öne çıkarılan 'Deniz Gezmiş'e atfedilen hayali aşk' kısmı değildi merak ettiğim. Sadece geçen yüzyılın sekiz farklı döneminden, birbirine kavuşamamış hayali aşıkların yakın tarihten kesitlerle anlatılması fikri bile baştan ilgi çekiciydi zaten. Ve fakat oyuncular Sanem Öge ve Deniz Celiloğlu 1920'lerden 2000'lere memleketin farklı dönemlerinden kadın ve erkek karakterleri ve onların aşklarından, ilişkilerinden, kimi öyküde günlük hayatlarından kesitler sunarken, kendimi "Daha kaç öykü kaldı acaba?" diye sorarken yakaladım...

Yeşim Özsoy Gülan'ın yazıp yönettiği oyun, sade ama işlevli kılınmaya çalışılmış bir dekor (çekmecelerinden aksesuarlar çıktığı için işlevsel, oyuncular sahnede yerini değiştirirken zorlandığı için hantal bir masa ve sandalyeler) ve çoğu kez erken kesilmiş hissi veren projeksiyon görüntüleri eşliğinde akıyor. Kadın ve erkek her bir bölümde Türkiye'nin farklı bir döneminden bir aşk hikâyesine götürmeye çalışıyor bizi. Cumhuriyetin gelişiyle sürülen iki Osmanlı aşık da var milenyum arifesinde bir alışveriş merkezinde karşımıza çıkan, karşılıklı kandırmalarla süren bir evliliğin tarafları da. Gelgelelim farklı öyküler arasındaki geçişsizlik, kopukluk izleyicinin tam manasıyla olan bitenin içine girememesine sebep oluyor. Bu durum da ister istemez öyküleri tek tek değerlendirme ihtiyacı yaratıyor. 
Ülkenin tarihindeki kritik, acı ve utanç dolu tarihler (1980, Deniz Gezmiş'lerin idamı, Rumlara yapılan baskılar gibi), resmi tarihle hesaplaşma yolunu açsa da başta Deniz Gezmiş'in mezarından seslendiği, hayali bir sevgilinin de onunla mezarı başında konuştuğu bölüm olmak üzere, çoğu beklenen etkiyi yaratmıyor. Aksine Deniz Gezmiş'in idam sehpasına giderken postallarını giymesinin engellenmesi gibi vurgularla klişe duygusu güçleniyor.

Oyunculuklar konusunda Sanem Öge rolünü farklılaştırma ve vücut kullanımı açısından bir adım daha öne çıkıyor. Deniz Celiloğlu ise öykülerin çoğunda, değişmeyen kısık bakışlarıyla 'aynı adamı' oynuyor gibi. Yine de ikilinin günümüz dünyasında başdöndürücü bir hız içinde aşık olan, sevişen, ayrılan, her anını görüntüleyip paylaşan gençleri canlandırdıkları sahneyi ayrı tutmak lazım. Celiloğlu burada yarattığı karakterle canlanıyor, oyun da seyircinin kahkahalarıyla... 

Yakın geçmişe 'aşk' üzerinden bakmak, anımsamak ve yüzleşmek adına iyi bir girişim 'Yüzyılın Aşkı', ama sonuç beklentiyi karşılamıyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder