30 Mayıs 2011 Pazartesi

Aile bazen acıtır, ama ferahlatır da...



0.2'den Limonata 



Ev yapımı limonata ferahlatır, son yudumda da kekremsi bir tat bırakır. Tıpkı içine doğduğumuz, bizi seven, çokça da üzen ailelerimiz gibi. Tıpkı Tiyatro 0.2'nin son oyununun hissettirdikleri gibi. Üç ayda bir yepyeni bir oyunla karşımıza çıkan 0.2 ekibi sezonu, tiyatronun kurucularından Sami Berat Marçalı'nın kaleminden çıkan 'Limonata' ile kapatıyor. Yerli metinlerin azlığından dem vurulduğu bir ortamda, 23 yaşındaki Marçalı'nın 'Limonata'sı, umutlanmamız adına sağlam bir gerekçe.

Mevzumuz her daim kutsal ve dokunulmaz olan, illa ki tek tip olması beklenen aile. Devlet büyükleri her birimizi bir 'genel ahlak' tornasına sokmaya çalışadursun, başka türlü aileler, her bir ailede de türlü türlü acılar, acımasızlıklar vardır. 'Limonata' bizi bu 'idealden uzak' ailelerden biriyle buluşturuyor. Ailenin kızı 'Müge' (Banu Çiçek Barutçugil) biraz tutuk, biraz içine kapanık, sırtına haddinden fazla yük almış bir genç kadın. İlk sahnede bir televizyon programında 'çok satan' romanı üzerine konuşuyor. Daha doğrusu 'reyting canavarı' sunucu konuşuyor, o onaylıyor. Evde aklı bir gidip bir gelen anneyle (Deniz Türkali) tanışıyoruz. Baba, karısını ve üç çocuğunu terk edip gitmiş. Birazdan tekerlekli sandalyesiyle sahneye gelecek olan Ege (Tevfik Şahin), bacaklarını Güneydoğu'daki savaşta bırakmış, neşeli bir genç olan erkek arkadaşıyla (Barış Gönenen) yaşıyor. Derken bir kaç yıl önce Paris'e gitmek üzere terk ettiği ailesine dönüyor evin 'üç numarası'. Herşeyi bıraktığı gibi bulacağını sanarak... Kocasının ve küçük oğlunun gitmesinin üstüne büyük oğlunun da sakat kalmasına dayanamayarak, kafasında dondurduğu bir zaman diliminde yaşayan bir anne, inanmadığı bir savaşta bacaklarını kaybettikten sonra erkek arkadaşının vicdani retçi olmasını arzulayan bir adam, sorumluluklar altında sertleşen bir abla... Eski mutlu günler, fotoğraflar, çocukluk şakaları, anne yapımı limonata, kızgınlıklar, korkular, aile içi yabancılaşma, vicdani ret, eşcinsellik, bitmeyen bir savaş... İlk yarı boyunca bir dolu mesele tek bir oyuna sıkıştırılmış gibi görünse de sonlara doğru durum toparlanıyor. Ailenin bazen nasıl da fena halde acıtan ama bazen de ferahlatan, limonata gibi bir 'şey' olduğunu anımsatıyor; oyun. Noktayı da umutlu bir finalle koyuyor. 

Yönetmenliğini genç tiyatrocu Murat Mahmutyazıcıoğlu'nun üstlendiği oyunda Deniz Türkali başta olmak üzere ekibin tamamı metnin kendilerinden beklediğini son derece başarılı bir şekilde veriyor.
İlk yarıdaki kopukluk duygusunu ve bazı ikili sahnelerdeki gereğinden fazla yüksek olan tartışma tonunu yazarın ilk oyununa nazar boncuğu olarak takıp, izlemek lazım 'Limonata'yı. Başta aile gibi 'dokunulmaz' bir konuya el attığı, en çok da 'yeni bir şeyler söylediği' için.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder